Header Ads

Runeterra'dan Hikayeler | Ayarsız Elias - 3. Bölüm: Öfke ve Ceza



Ufak bir not:

Uzun zamandır bu seriyle ilgilenemediğim için üzgünüm. Görsel Şefimizin de gazlamasıyla bu seriye geri dönme kararı aldım. Eğer Ayarsız Elias'ı ilk defa okuyorsanız diğer bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz. Keyifli okumalar.

Ayarsız Elias:  1. Bölüm  ///  2. Bölüm 


III

Harabelerden tüm hızlarıyla kaçan Ekko ve Elias ikilisi yalnızca birkaç dakikalığına soluklanmak için saklanacak yer aramaya başlamışlardı. Baronun adamları hala peşlerindeydi. Ekko gözüne hemen ilerisindeki terkedilmiş kulübeyi kestirdi. Etrafı moloz yığınlarıyla kaplıydı. Elias'a işaret etti. Elias pek de emin olmayan bakışlarla onayladı. Aklı hala babasındaydı. Karamsar bir şekilde ona ne olacağını düşünüyordu.

"Babama ne olacak? Onu arkada bırakmamalıydık, onu da kurtarabildik" dedi dalgınca. Elias, omzunda Ekko'nun elini hissediyordu.

"Hadi ama bunu o istedi. Ayrıca orada dursaydık, şu an üçümüzün cesetleriyle deney yapıyor olurlardı."

Elias ikna olup olmamak arasında gidip geliyordu. Ekko haklı olabilirdi ancak yine de babasının yanında kalsaydı şu an daha onurlu olurmuş gibi hissediyordu. 

Bu esnada Baron'un adamlarının molozları ezme seslerini duydular. Ekko, kafasını beline çevirerek Z-Kapsülüne kontrol etti. Hextech Kristali kendini az da olsa şarj etmiş gibiydi. Elias'a dönerek,

"Aga bana bak şimdi, Z-Kapsülüm tekrardan çalışır durumda. Ben onları oyalarken sen eldivenleri alıp Zaun'dan olabildiğince hızlı bir şekilde tüyeceksin. Anlaştık mı?"

"Olmaz! Babam'a ne olduğunu bilmeden buradan ayrılamam. Ayrıca annem? Ona ne olacak?"

"Hay bin!.." dediği sırada baronun adamı sopasını sallamasıyla ufacık kulübenin çatısını uçurdu. "Koşsana be!" diye bağırdı Ekko.

Ekko onları oyalarken Elias yine tüm çevikliğiyle koşmaya başladı. Aklında eve, önce annesine dönmek vardı...


...

Elias kafasına koyduğunu yapmış, büyüdüğü eve, Zaun'un pek de tekin olmayan ara sokaklarında temkinli bir şekilde gidiyordu. Evine yaklaştıkça annesinin bağırma seslerini duyuyor, ve kalbi hızlanmaya başlıyordu. İçinden geçirdiği tek şey,

"Ne olur korktuğum şey olmasın..." düşüncesiydi.

Elias, hemen evin önünde, Baron ve adamlarının annesini saçından tutarak sürüklemesine şahit oldu. Eldivenin çalınmış ve Elias'ın kaçmış olmasına içerleyen Baron, annesini kullanarak eldivene ulaşmayı amaçlıyordu. Seni koca burunlu, çarpık maskeli terb...

Karşılaştığı manzaraya daha fazla dayanamayan ve iyice küplere binen Elias düşünmeden tüm hızıyla barona doğru yumruğunu sıkarak koştu. Tek bir hamlesiyle koskoca baronu metrelerce ileri fırlatmıştı Elias. Baronun adamları korku ve hayretler içerisinde ona bakıyordu.

"ANNEME BİR DAHA DOKUNURSAN SENİ ZAUN'UN 7 KAT DİBİNDEKİ ASİTLERDE ERİTİRİM!" diye bağırmaya başladı Elias. Nefreti gözlerinden okunabiliyordu.

Baron afallayarak ayağa kalktı, yere tükürdü. Bastonuna tutunup adamlarına bağırmaya başladı. "Ne duruyorsunuz salaklar, paranızı o mu verecek? Saldırın şuna!"

Kendini aniden boğuşma içerisinde bulan Elias, bir hırpalanıyor bir hırpalıyordu. Sayıca üstün gelen baronun adamları Elias'ı gittikçe yoruyordu.

Baron bunu fırsat bilerek Bayan Klum'ın boğazını tek eliyle tutup sıkmaya başladı. Bu sırada nefes alamadığını belli etmeye çalışan Bayan Klum'ı, Elias, herkesin başına üşüşüp ona dayak attığı sırada farketti. İçindeki öfke durdurulamaz bir hal almıştı, sinirden köpürüyordu. Görebildiği tek şey gözlerinin önündeki iblislerdi. Eldivenindeki adrenalin hala tam olarak bitmemişti. Bilinç artık onun yapacaklarını tanımlayan kelimeler arasında değildi. Öfkenin dansı harekete geçmişti.

Destansı bir öfke ve güçle eldiveni kullanıyordu. Önüne gelen herkesi ya parçalara ayırıyor ya da semada ufak bir gezintiye çıkarıyordu. Gözü sinirden başka hiçbir şey görmüyordu. Tam o sırada aşırı yükleme yapan eldiven, Elias'ın da durdurulamaz öfkesiyle bambaşka bir safhaya geçti. Cihaz buna dayanamayacağının sinyallerini vermeye başlamıştı ve en sonunda bulunduğu yerde bir enerji patlamasına sebep oldu.  

Patlamadan kısa bir süre sonra ayılan Elias'ın tek gördüğü etrafına saçılmış pişmiş cesetlerden süzülen buharlardı. Bedenlerin çoğu tanınmaz haldeydi. Ayağa kalkıp toparlanmakta zorlandı. Şoktaydı, ne olduğunun hala farkında değildi. 

Hafızası hızla tazelenen Elias, annesini en son gördüğü yere tüm hızıyla koşmuştu. Karşılaştığı görüntüyle dizlerinin üstüne çöküp ağlamaya başlaması bir oldu. 

Sahip olduğu öfke, annesinin feci bir şekilde ölümüne yol açmıştı. Kan, ölüm ve dehşet.

Yaklaşık 15 dakika sonra kendi kavgasından bir
kaç sıyrıkla kurtulmuş Ekko, Elias'ın yanına yaklaştı. Etrafına bakınca o da şok olmuş, ancak olan bitenin ne olduğunu hemen anlamıştı. O, yerde yatan...


"Üzgünüm dostum..."

Elias karşılık vermedi, verecek durumda da değildi. Dakikalardır orda oturmuş, ağlıyordu. Yaptığı, kontrol etmediği şeyin pişmanlığıyla...

Ekko, Elias'a zaman vermek istiyordu ancak büyük bir çetenin kendilerine doğru geldiğinin farkındaydı. Elias'ı kolundan tuttuğu gibi yanında sürüklemeye başladı. Zavallı Elias ise şoku atlatamamış hala gözünün önündeki görüntülerle sürükleniyordu.

O, yerde yatan...


Devam Edecek...



Hiç yorum yok