Header Ads

Pentakill: Lost Chapter | Albüm İncelemesi ve Pentakill Evreninin Hikayesi



Uzun yıllardır beklediğimiz Pentakill albümü geçtiğimiz saatlerde resmi olarak yayınlandı. Kendisinin yokluğunda K-Pop ve benzeri bir türden çıkış yapan iki adet albüm dinlemiştik. "Hepsi" grubunu andıran K/DA, YouTube platformu üzerinden yüz milyonlarca dinlenmeye bile ulaşmıştı. Pek çok insan memnun kalsa da K/DA, benim kendime zorla dinlettiğim bir tür olmasından ötürü pek ilgimi çeken bir etkinlik değildi açıkçası.




KDA vs HEPSİ
İlk albümünün tınıları hala dün gibi kulağımda olan Pentakill'in sonunda kulaklarımızın pasını silmeye geldiğini duyunca epey bir sevinmiştim. Zira size Metal türünde en çok dinlediğim şarkılarımı açsam ilk 10 sırada Lightbringer ve Deathfire Grasp şarkıları sizleri karşılayacaktır. Bir müzik prodüktörü olarak söylemeliyim ki bu iki şarkıdan aldığım zevki diğer şarkılarda çok zor buluyorum.


2. albümden müzikal olarak çok zevk aldığımı söyleyemem. İlk albümün zevkini kesinlikle verememişti. Ne yazık ki bu albüm için de benzer şeyler söyleyeceğim.

 İçinden her ne kadar birkaç şarkı ayıklayıp defalarca dinlesem de yine de ilk albümdeki zevki bulamıyorum. Bu sanırım ilklere daha çok hayran olmakla ilgili. Yani en azından, umarım öyledir...


Havalı.


Jorn Lande'in sesinden yana herhangi bir şikayetim yok.

Aksine tenor sesleri Metal türüne daha çok yakıştıran biriyim. Zira ne kadar iyi bir sese sahip olduğunu Lightbringer şarkısında rahatlıkla görebiliyoruz. Ancak son iki albümde "okuma" diye adlandırabileceğimiz şeyde bir sorun hissediyorum. 

Vokal fazla düz geliyor kulağıma. Daha teknik olmak gerekirse; vokal ve gitarda renkli bir harmoni hissedemiyorum. Bir, iki notada okunuyormuş gibi geliyor. Haliyle bu da sesi daha düz ve sıkıcı bir hale getiriyor. He bir de Jorn Lande'nin sözlerini okurken beklemediğim şekilde ara vermesi ya da durması sanırım...


Jørn Lande



Şahsi eleştirilerim bu yönde. Albüm yine de güzel bir albüm. Grasp of the Undying'den daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Lost Chapter parçasında devreye farklı bir enstrümanın girmesi hiç beklemediğim bir şeydi. Hoş bir hareket olmuş. 

Ne olursa olsun iki K/DA albümünün üzerine çok iyi geldi bu albüm(!)eheheh. (Görsel Şef Notu: En son çıkan KDA albümünü Discord'da yarım saat "Aaabi o kadar da kötü değil yeaa" diyerek dinledik ama konu bu değil tabii.)

İncelemeyi bitirdiğimize göre isterseniz evrenin hikayesine bir limonlu sodasal bir atlayış yapalım.





Önce sadece onlar vardı!

İlk olarak Derinlerin Efendisi, Stentorus ortaya çıktı.



Gök gürültülerinin ve hiddetin vücut bulmuş hali.


Sonrasında gökyüzü alev aldı ve parçalanarak tellere dönüştü.

Bunlar, kozmosun çılgınlığını dilediği gibi şekillendirebilen Deliliğin efendisi, Cacophoni tarafından toplandı.



Faniler bir araya gelerek bu ilahlara hizmet etmeye başladı ve imanla sesleri muhteşem bir çığlığa dönüşerek Ölümsüzlüğün Efendisi, Perpetuum’un uyanmasına sebep oldu.



Ebedi ve heybetli Perpetuum, yalnızca kendini kanıtlayan grupları kutsadı.


Geriye kalanlara ne mi oldu?

Zamanın durmak bilmeyen akışına, metalin döngüsel destanına yenik düştüler.



Ta ki… Pentakill ortaya çıkana kadar!




Grubun gelişi döngüyü kırarak trendin ve değişimin güçlerine meydan okudu. 


Ve böylece, Pentakill rakipsiz bir şekilde hüküm sürdü ve sonsuza dek de sürecek…


Eh, en azından öyle sanılıyor…


Hiç yorum yok